30 Ekim 2010 Cumartesi

Türkiye'nin Terörizmle Mücadele Konusundaki Tutumu

Türkiye 1970'li yıllardan itibaren terörizmin en acımasız şekilleriyle mücadele etmiş ve on binlerce vatandaşını teröre kurban vermiştir. Ancak, uzun yıllar boyunca yıkıcı ve bölücü terör örgütlerine karşı yürütülen mücadelenin dış dünyaya anlatılmasında güçlüklerle karşılaşılmıştır. Ülkemizi hedef alan terör örgütleri bir yandan Batı ülkelerindeki demokratik ve çoğulcu toplum yapısını örgütlenme, propaganda ve mali kaynak yaratma amacıyla etkin bir şekilde kullanırlarken , diğer yandan kimi komşu ülkelerde üs temin edebilmişlerdir. Ülkemizi hedef alan terör örgütlerinin yabancı ülkelerdeki faaliyetlerinin yasaklanması, Türkiye’de çeşitli suçlardan aranan örgüt mensuplarının yakalanarak ülkemize iadesi gibi taleplerimiz, örgütlenme, fikir ve düşünce özgürlüğü ve yasaklama durumunda bu örgütlerin yeraltına inerek faaliyetlerinin izlenmesinin zorlaşacağı, Türkiye’de idam cezası olduğu, ülkemize iade edilecek kişilerin işkence ve kötü muameleye maruz kalacakları gibi gerekçelerle olumlu karşılanmamış, Türkiye’nin teröre karşı uluslararası işbirliği ve dayanışma çağrıları çoğu zaman yanıtsız bırakılmıştır.
PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın 1999 yılında Nairobi’deki (Kenya) Yunanistan Büyükelçiliğinde saklandığı sırada sahte isimle ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimince düzenlenmiş diplomatik pasaportla yakalanması ve yargı önüne çıkarılması şüphesiz ülkemizin terörle mücadele çabalarında önemli bir dönüm noktası teşkil etmiş ve elde edilen başarıya büyük katkıda bulunmuştur. Ancak terör tehdidi Türkiye ve dünyanın pek çok ülkesi için azalmadan devam etmektedir.
11 Eylül 2001 ‘de ABD’de, 15 ve 20 Kasım 2003 tarihlerinde İstanbul’da, 11 Mart 2004 tarihinde Madrid’de, 1 Eylül 2004 tarihinde Kuzey Osetya’nın Beslan kentinde, 7 Temmuz 2005 tarihinde Londra’da gerçekleştirilen saldırılar başta olmak üzere, dünyanın dört bir tarafında meydana gelen saldırılar, terörizmin ulaşabileceği boyutları gözler önüne sermiş ve terörizmle mücadelede uluslararası işbirliğinin önemini bir kez daha vurgulamıştır.
Günümüzde terörizmin kazandığı eğilimler:
11 Eylül saldırıları sonrasında terörizmin ve teröristlerin genel eğilimlerini şu şekilde sıralamak mümkündür: - Terörizm hedef aldığı kitleler nedeniyle daha öldürücü ve acımasız hale gelmiştir. - Terör örgütleri teknolojinin de imkanlarından yararlanarak daha bağımsız hareket edebilir hale gelmiştir. - Artan ölçüde dinsel motifler kullanılmaya başlanmıştır - İntihar eylemleri artmıştır. - Sınıraşan örgütlü suç grupları ile terör örgütlerinin ilişkileri daha da sıkılaşmıştır. - Dikey otoriter yapı yerine, belli bir hedef doğrultusunda daha gevşek yatay örgütlenme modeline geçilmiştir. - Mümkün olan en fazla zayiata yol açmak için kitle imha silahlarını ele geçirmek bir amaç haline gelmiştir. - Teknolojik gelişmeler, teröristler tarafından daha kolay kullanılır hale gelmiştir. - Terörün finansmanı için daha önce görülmeyen yasal, yarı-yasal yöntemler ve araçlar kullanılmaya başlanmıştır.
Bu eğilimler, terörle mücadelenin gittikçe zorlaşacağını, uluslararası işbirliğine daha çok ihtiyaç duyulacağını göstermektedir.
Gelinen aşamada terörizm artık yerel değil, küresel bir tehdit arzetmektedir. Sorunun büyüklüğü ve mücadelenin zorluğu nedeniyle bütün dünyada terörün sebepleri ve alınacak önlemler konusunda yoğun akademik tartışmalar, diplomatik temaslar, ulusal ve uluslararası kodifikasyon çalışmaları hızla sürmektedir. Türkiye, global bir nitelik arzeden tehlikeye karşı tüm ülkelerin, ortak bir eylem platformunda birleşmeleri gerektiğini savunmakta, terörizme karşı mücadelede, uluslararası işbirliğiyle insanlığın bugüne kadar sağladığı sosyal ve ekonomik kazanımlardan taviz verilmeden başarı sağlanabileceğine inanmaktadır.
Terörizm-Din bağlantısı:
Teröristlerin, amaçları için dini ideolojik maske olarak kullandıkları bir gerçektir. Ancak, terörizmi bir dinle, özellikle İslam’la ilişkilendirme girişimleri yanlıştır. Nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan laik Türkiye Cumhuriyeti, farklı inançlar arasında ortak değerlere ve anlayışa dayalı bir uyum yaratmak amacıyla, uluslararası platformda elinden gelen çabayı göstermeye devam edecektir. Türkiye, terörizmin, kaynağı, gerekçesi ve iddiası ne olursa olsun bir insanlık suçu olduğuna inanmaktadır.
Terörizmle mücadelede uluslararası işbirliği ve tanım sorunu:
Terörizmle mücadele konusunda uluslararası alanda, özellikle 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında giderek ivme kazanan uluslararası işbirliği çabaları gelecek için ümit vaat etmektedir. Buna mukabil, teröre zemin yaratan sebepler dikkate alındığında, özellikle Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgede terörün azalacağı konusunda iyimser olmak zor görünmektedir. 11 Eylül saldırıları sonrasında dünyada meydana gelen gelişmeler, terörizmle mücadelenin uluslararası gündemin en üst sıralarına yerleşmesi, uluslararası işbirliğini geliştirmeye verilen önemin artması, BM Güvenlik Konseyi'nin tüm ülkeleri terörizmle mücadelede gerekli önlemleri almaya ve işbirliği yapmaya yönelten bağlayıcı nitelikteki kararları ve son dönemde giderek yoğunlaşan ve ülkemizin yanısıra Batı ülkelerinde de büyük can kaybına yol açan terör saldırıları, bugüne kadar AB ülkeleri başta olmak üzere, tüm dünyada terörizmle mücadele bağlamında yapılmış ve yapılmakta olan faaliyetlerin gözden geçirilmesini ve koordinasyonunu zorunlu kılmıştır.
Bununla birlikte, terörizm konusunda uluslararası alanda halen ortak bir anlayışa bağlı olarak tek bir tanım geliştirilememiş olması önemli bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bazı devletler “terörizm” ile “yabancı işgaline karşı” ve “kendi kaderini tayin amaçlı meşru mücadele” arasında bir ayrıma gitmektedir. Ülkelerin yaklaşımındaki farklılıklar tanımı zorlaştıran en önemli etkenlerin başında gelmektedir. Ancak, “her türü ve biçimiyle terörizm” (terrorism in all its forms and manifestations) ifadesi farklı bakış açılarına sahip devletlerce değişik yorumları içine alan “kapsayıcı” bir formül olarak kullanılabilmektedir.
Türkiye, hiçbir gerekçenin terör eylemlerini mazur gösteremeyeceği inancındadır. Hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın ve nereden gelirse gelsin, Türkiye her tür terör eyleminin karşısında yer almaktadır. Bu bakımdan Türkiye, diğer ülkelerle imzaladığı ikili terörizmle mücadele işbirliği anlaşmalarında, “her türü ve biçimiyle terörizm” ifadesini kullanmaktadır.
Terörizmle mücadele alanında uluslararası düzeyde kaydedilen gelişmeler:
Uluslararası sahnedeki farklı yaklaşımlara rağmen, terörizmin bazı kilit unsurları üzerinde genel bir anlayış birliği oluştuğunu söylemek de mümkündür. Türkiye, yıllardan beri uluslararası camiaya terörizmle mücadelede alınacak önlemler bağlamında hukuki çerçevenin oluşturulması için çağrıda bulunmaktadır. 11 Eylül saldırılarının ardından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından 28 Eylül 2001’de kabul edilen 1373 sayılı karar bugüne kadar atılan ve uluslararası toplumun kararlılığını vurgulayan en ileri adımdır.
BM Güvenlik Konseyi’nin 1373 Sayılı Kararı:
BM Şartı’nın 7. Bölümü uyarınca kabul edilen, operatif hususlar içeren ve terörizm ile organize suçlar arasındaki bağlantıyı da vurgulayan 1373 sayılı karar, Türkiye’nin terörizm konusunda öteden beri savunageldiği hususları, uluslararası barış ve güvenliğin korunması açısından Birleşmiş Milletler teşkilatına üye ülkelerin uymaları zorunlu kurallar haline getirmektedir. Sözkonusu karar, terörizmin mali kaynaklarının kurutulması, terörist eylemlerin hazırlık aşaması da dahil olmak üzere her düzeyde önlenmesi, üye ülkelerin terörizmle mücadele için aralarında yoğun bir işbirliği gerçekleştirmeleri, terörist eylemlere girişenlerin ağır suçlu olarak yargılanmaları, teröristlere mülteci statüsü tanınmaması, BM üyesi ülkelerin terörizmle mücadele için uluslararası işbirliğini öngören tüm sözleşmelere süratle katılmaları gibi hususlar içermektedir. Karar, tüm devletlere, terörizmle bağlantılı kişi ve kuruluşlara aktif veya pasif destek verilmesinden kaçınma, teröristlere ve terör örgütlerine, doğrudan veya dolaylı olarak mali kaynak yaratılmasını engelleme, terörle bağlantılı kişi ve kuruluşlarla doğrudan veya dolaylı olarak ilgisi bulunan mal varlıklarını dondurma yükümlülüğü getirmektedir.
1373 sayılı karar ayrıca, bütün devletlerin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne bağlı olarak kurulan “Terörle Mücadele Komitesi”ne (CTC) kararın uygulanması konusunda rapor verme yükümlülüğü getirmiştir. Bu çerçevede Türkiye, anılan komiteye bugüne kadar beş adet rapor sunarak örnek bir tutum sergilemiştir.
BM Güvenlik Konseyi’nin 1267 Sayılı Kararı:
El-Kaide ve Usame Bin Laden'le bağlantılı olan, terörizmin finansmanına destek sağlayan kişi ve kuruluşların faaliyetlerine engel olunması amacıyla BM Güvenlik Konseyi'nin BM Şartı'nın 7. Bölümü uyarınca aldığı 1267, 1333, 1390, 1455, 1526, 1671 (2005) ve 1735 (2006) sayılı kararları çerçevesinde faaliyet gösteren BMGK Yaptırımlar Komitesince tüm ülkeleri bağlayıcı nitelikte listeler yayınlanmaktadır. Anılan BMGK kararları tüm ülkelere, sözkonusu listelerde yer alan kişi, şirket ve kuruluşların tüm hak ve alacakları ile mal varlıklarının dondurulması, ülkelere girişlerinin ve topraklarından transit geçişlerinin yasaklanması, doğrudan veya dolaylı olarak silah ve askeri malzeme temini, satışı ve transferinin önlenmesi yükümlülüğü getirmektedir. Bu listeler Bakanlar Kurulu Kararnameleri olarak yayımlanarak mevzuatımıza dahil edilmektedir.
Terörizmle Mücadele Konusundaki Uluslararası Anlaşmalar:
Terörizme karşı verilen mücadelede etkin bir uluslararası işbirliğinin ön koşulu terör örgütlerini tanımlamak, belirlemek ve adalet önüne çıkarmak konusunda devletlerin yaklaşımlarının birbirlerine yakınlaştırılmasıdır. Birleşmiş Milletler çerçevesinde yapılan çalışmalar, Güvenlik Konseyi’nin yayınladığı kararlar bu konuda umut verici gelişmelerdir.
Öte yandan, uluslararası terörizmi önlemeye yönelik olarak, uçak kaçırma, rehin alma, bombalama gibi spesifik eylemleri yasaklayan somut içeriğe mevcut 12 evrensel sözleşme bulunmaktadır. 1373 sayılı BMGK kararında tüm ülkelere sözkonusu sözleşmelere bir an önce taraf olma ve hükümlerini uygulama yükümlülüğü getirilmiştir. Sözkonusu sözleşmeler şunlardır:
1. Uçaklarda İşlenen Suçlar ve Diğer Eylemlerle ilgili Sözleşme 14 Eylül 1963 tarihinde Tokyo’da imzalanmıştır. (Tokyo Sözleşmesi) Havacılık güvenliğiyle ilgilidir.
2. Uçakların Yasadışı Olarak Ele Geçirilmesinin Önlenmesi Sözleşmesi 16 Aralık 1970’de Lahey’de imzalanmıştır. (1970 Lahey Sözleşmesi) Uçak kaçırma olaylarına yöneliktir.
3. Sivil Havacılığın Güvenliğine Karşı Kanunsuz Hareketlerin Önlenmesi Sözleşmesi Yürürlüğe Giriş Tarihi: 26 Ocak 1973. (1971 Montreal Sözleşmesi.) Seyir halindeki uçaklara yönelik bombalama olaylarıyla ilgilidir.
4. Uluslararası Korunan Kişilere Karşı İşlenen Suçların Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi (1971) Yüksek düzeyli devlet görevlilerine ve diplomatlara yönelik saldırılarla ilgilidir.
5. Rehin Alma Olaylarına Karşı Uluslararası Sözleşme 18 Aralık 1979 tarihinde New York’ta imzalanmıştır. (Rehineler Sözleşmesi)
6. Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Hakkında Sözleşme 3 Mart 1980 tarihinde, New York ve Viyana’da imzalanmıştır.(Nükleer Maddeler Sözleşmesi) Nükleer maddelerin yasadışı yollardan elde edilmesi ve kullanılmasıyla mücadele amaçlıdır.
7. Uluslararası Sivil Havacılığa Hizmet Veren Havaalanlarında Kanunsuz Şiddet Eylemlerinin Önlenmesi ile İlgili Protokol (1971) Sivil Havacılığın Güvenliğine Karşı Kanunsuz Hareketlerin Önlenmesi Sözleşmesi’ne ektir.
8. Denizcilik Seyrüsefer Güvenliğine Karşı Yasa Dışı Eylemlerin Önlenmesi Sözleşmesi 10 Mart 1988’de Roma’da imzalanmıştır. Gemilerde gerçekleştirilen terör eylemlerine yöneliktir.
9. Kıta Sahanlığı Üzerinde Bulunan Sabit Platformların Güvenliğine Karşı Kanunsuz Eylemlerin Önlenmesi Protokolü 10 Mart 1988 tarihinde Roma’da imzalanmıştır. Kıyı platformlarında gerçekleştirilen terör eylemlerine yöneliktir.
10. Plastik Patlayıcıların Tespit Edilmesi Amacıyla İşaretlenmesi Hakkında Sözleşme 1 Mart 1991 tarihinde Montreal’de imzalanmıştır. Uçaklara yönelik sabotaj eylemlerinin önlenebilmesi için plastik patlayıcıların tespit edilebilmesi amacıyla kimyasal maddelerin işaretlenmesine yöneliktir.
11. Terörist Bombalamaların Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi 1997 tarihli BM Genel Kurul Kararı Patlayıcı maddelerin öldürme, yaralama veya kamu mallarına ciddi zarar verme amacıyla gayrıkanuni olarak kullanımının yasaklanmasına yöneliktir.
12. Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (1999) Taraf devletlere, hangi şekilde olursa olsun, doğrudan ya da dolaylı olarak, terörist eylemleri işlemek için veya bu eylemlerin gerçekleştirilmesinde kullanılacağını bilerek, kasten mali kaynak temini ve toplanmasını spesifik olarak suç haline getirecek yasal düzenlemeler yapma yükümlülüğü getirmektedir.
13. Nükleer Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi (2005) Taraf devletlerde radyoaktif madde ve nükleer araçların dahil olduğu terörist eylemlerin önlenmesi, faillerinin kovuşturulması, cezalandırılması ve bu kişilerin iade edilmesine imkan tanımakta, taraf devletler arasında işbirliğinin artırılmasını amaçlamaktadır.

Türkiye’nin terörizmle mücadele alanındaki uluslararası çalışmalara katkısı:
Türkiye, terörle mücadele kapsamında akdedilmiş bulunan 12 uluslararası Sözleşmenin tamamına taraftır. Ülkemiz ayrıca Nükleer Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesini 14 Eylül 2005 tarihinde imzalamış olup Sözleşmenin onay süreci devam etmektedir. BM Genel Kurulu altıncı Komitesi dahilinde “Kapsamlı Terörizm Sözleşme Taslağı”na ilişkin çalışmalara da etkin biçimde katılmaktadır. Ülkemiz ayrıca Avrupa Terörizmle Mücadele Sözleşmesi ve BM Sınıraşan Örgütlü Suçla Mücadele Sözleşmesine de taraftır. Suçtan Kaynaklanan Gelirlerin Aklanması, Araştırılması, El Konulması, Ele Geçirilmesi ve Terörizmin Finansmanı Avrupa Konseyi Sözleşmesi de Türkiye tarafından 28 Mart 2007 tarihinde imzalanmıştır.
Türkiye terörizme karşı uluslararası mücadele faaliyetlerinin odağında BM’nin yer alması gerektiği, diğer örgütlerin sağlayabileceği desteğin BM’deki çalışmaları tamamlayıcı ve destekleyeceği nitelikte olabileceği inancındadır.
Yıkıcı ve bölücü terör örgütlerine karşı uzun yıllardır verdiği mücadelenin kazandırdığı deneyim ışığında, terör ve örgütlü suçlar (uyuşturucu kaçakçılığı, yasadışı göç, insan ticareti vb.) arasındaki ilişkiyi yakından bilen ve bu ilişkinin özellikle demokratik Batı ülkelerindeki düşünce, örgütlenme ve ekonomik faaliyet özgürlüklerinin istismarı suretiyle nasıl bir tehdide dönüştüğünü muhataplarına ısrarla anlatmaya çalışan Türkiye, uzun uğraşılardan sonra, terörizmle örgütlü suçlar arasındaki bağın genel kabul görmesini sağlamıştır.
Ülkemiz, BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi(UNODC) bünyesinde yürütülen faaliyetlere de hep etkin olarak katılmakta ve mali yardımda bulunmaktadır.
BM'de ve diğer ilgili forumlarda, uygun her fırsat ve zeminde terörizmle mücadele için en kararlı ve etkili önlemlerin alınmasını savunan Türkiye, terörizmin evrensel bir sorun olduğu gerçeğinden hareketle, 11 Eylül saldırılarından sonra terörizmle mücadele konusunda gerek NATO, Avrupa Konseyi, AGİT, KEİ ve SECI gibi uluslararası ve bölgesel kuruluşlar nezdinde, gerek ikili plandaki faaliyetlerini yoğunlaştırarak sürdürmektedir. Bu konuda kabul edilmiş çok sayıda belge ve deklarasyonda Türkiye'nin aktif çaba ve katkısı vardır.
Türkiye, ikili planda 70 ülkeyle terörizme karşı işbirliğini de içeren güvenlik işbirliği anlaşmaları imzalamıştır. Ayrıca, iki adet de üçlü anlaşmaya (Türkiye-Bulgaristan-Romanya ve Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan) taraftır. Bu anlaşmalar, İçişleri Bakanlıkları görev alanları içerisinde terörizm, örgütlü suçlar, uyuşturucu ve psikotrop madde kaçakçılığıyla mücadelede ikili ve uluslararası işbirliğini ve bu çerçevede bilgi ve deneyim değişimini öngörmektedir. Bu anlaşmalarla, polis eğitimi konusunda işbirliği de mümkün olmaktadır. Genel olarak “güvenlik işbirliği anlaşmaları” olarak adlandırılan bu anlaşmalar çerçevesinde, ikili planda Ortak Komisyon olarak adlandırılan ve İçişleri Bakanlıkları temsilcilerinden oluşan yapılar hayata geçirilmekte ve Komisyonların düzenli toplantıları aracılığıyla, bahsekonu anlaşmanın uygulanma durumunun ve güvenlik işbirliği ilişkilerinin genel seyrinin değerlendirilmesi öngörülmektedir.
Türkiye’nin, terörizm konusunda ikili planda yaşadığı en önemli sıkıntı, terör suçlusu T.C. vatandaşlarının kimlikleri ve durumları hakkında bilgi edinme konusunda yaşanmaktadır. Türkiye, BM sözleşmeleri çerçevesinde adi suçtan bağımsız olarak değerlendirilmesi gereken terör suçlarında kişisel bilgilerin korunmasının geçersiz bir ilke olması gerektiğini savunmaktadır.
11 Eylül olaylarını takiben ABD’nin ve AB’nin kabul ettiği ve belirli aralıklarla güncelleştirdikleri Terörist Kişi ve Örgütler Listeleri, bu tür faaliyetlerin engellenmesi amacıyla atılmış somut bir adımdır.
Halihazırda PKK/KADEK/KONGRA-GEL, DHKP/C ve İBDA-C, AB listesinde yer alan Türkiye kaynaklı terör örgütleridir.

Uluslararası Dayanışmanın Sağlanması
Örgüt, 1993’ten bu yana İngiltere ve Fransa’da, 2001 Mart ayından bu yana da İngiltere’de yasaklanmış, Avustralya, Kanada, Bulgaristan, Japonya, Kazakistan ve ABD’de ise yabancı terör örgütleri listesine alınmıştır. (Örgütün terörist niteliği ABD Dışişleri Bakanlığının “Küresel Terörizm Çeşitleri” konulu yıllık raporunda on yılı aşkın bir süredir vurgulanmaktadır.)
2 Nisan 2004 tarihi itibariyle PKK, diğer adları olan KADEK ve KONGRA-GEL ile birlikte AB’nin “Terör Örgütleri ve Kuruluşları Listesi”ne de alınmıştır. Ayrıca, 28 Haziran 2007 tarihi itibariyle, bazı silahlı eylemleri PKK adına üstlenen TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) de AB’nin sözkonusu listesine dahil edilmiştir.
PKK ayrıca, “Coalition to Stop the Use of Child Soldiers” isimli sivil toplum çatı oluşumunun 1 Haziran 2001 tarihli “Çocukların Asker Olarak Kullanılmalarının Durdurulması İçin İşbirliği” raporunda da çocukları asker olarak kullanan örgütler arasında sayılmaktadır. (PKK’nın çocukları kaçırıp beyinlerini yıkadığı ve kamplarda eğittiği uzun bir zamandan beri bilinmektedir.)
Geçmiş terörist ile özgürlük savaşçısının birbiriyle karıştırıldığı zamanlar olmuştur, ancak bu tutum artık geçerli değildir. Özellikle 11 Eylül olaylarından sonra terörizme ve terör örgütlerine karşı uluslararası bir dayanışma gelişmiş ve BM Güvenlik Konseyi’nin 1373 sayılı kararında görüldüğü gibi, uluslararası belgelerde teröre karşı yürütülecek açık mücadelenin parametreleri ortaya konulmuştur. Bu gelişmeler ışığında Türkiye, tüm ülkelerden uluslararası yükümlülükleri doğrultusunda terör örgütü PKK/KONGRA-GEL’e karşı kararlı bir tutum takınmasını beklemektedir.

Alıntı Adresi: Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder