30 Ekim 2010 Cumartesi

Paris Asliye Hukuk Mahkemesi'nin, Ermeni Davasını Savunma Komitesi (CDCA) adlı kuruluşun Paris Başkonsolosumuz Aleyhine Açtığı Davaya İlişkin Kararının Özet Metni

Paris Asliye Hukuk Mahkemesi'nin, Ermeni Davasını Savunma Komitesi (CDCA) adlı kuruluşun Paris Başkonsolosumuz Aleyhine Açtığı Davaya İlişkin Kararının Özet Metni

KARAR
15 Kasım 2004

Davacı taraf
CDCA
Davalılar
Aydın Sezgin
France Telecom (Wanadoo)
Mahkeme heyeti
Duruşma
Halka açık, 11 Ekim 2004
Karar
Halka açık
Vicahi yargılama
İlk derece
*
Bu bölümde davacı ve davalı tarafların talepleri özet halinde sıralanmaktadır.
*
GEREKÇELER
Olaylar
“ Karar metninin bu bölümünde  Paris Başkonsolosluğu internet sitesinin içeriği hakkında 11 Mayıs 2004 tarihinde Paris noteri Raynald Parker tarafından düzenlenen tutanağa atıfta bulunularak sitede yeralan konu başlıkları belirtilmekte ve ihtilaf konusu bilgileri içeren “ermeni iddiaları  ve tarihsel gerçekler” başlıklı kısım altında yeralan 10 soru ve diğer  belgeler tek tek sıralanmaktadır.”
Davalı taraf    yukarıda sözü edilen tutanakta  yeralan, tamamı Fransızca dilinde kaleme alınmış,   “ermeni iddiaları ve tarihsel gerçekler” başlıklı kısımdan ulaşılabilen belgelerin tümünün, ermeni soykırımını inkar ettiği gerekçesiyle  suç teşkil ettiği kanaatindedir.
Aydın SEZGİN Türkiye’nin Paris Başkonsolosu sıfatıyla, idaresi altındaki Konsolosluğun internet sitesinde yeralan ihtilaf konusu bilgilerin yayınlanmasından sorumlu olduğunu inkar etmemektedir.
WANADOO şirketinin  (Hak ve yükümlülüklerin sahibi olarak FRANCE TELECOM) internet sitesinin tamamının, dolayısıyla ihtilaf konusu belgelerin  taşıyıcısı olduğu da inkar edilmemektedir.
Davanın kabule şayan olmayacağı  yönünde Aydın SEZGİN tarafından ileri sürülen savlar  üzerine
Konsolosluk bağışıklıkları 24 Nisan 1963 tarihli  konsolosluk ilişkileri hakkındaki Viyana Sözleşmesi ile düzenlenmiştir.
Bu Sözleşmenin 43. maddesinin 1. bendi şunu öngörmektedir:
“Konsolosluk memurları ve konsolosluk hizmetlileri, resmi görevlerinin yerine getirilmesi sırasında işledikleri fiilerden dolayı kabul eden devletin adli ve idari yargısına tabi değildirler.”
Bu durumda, konsolosluk memuru sıfatı, dava dosyasındaki belgere göre   Sözleşmenin 1. maddesi bağlamında tartışmasız olan Aydın SEZGİN’in bağışıklığının sadece görevi sırasında işlediği  fiileri kapsadığı sonucu ortaya çıkmaktadır.
Öyleyse  Türkiye’nin Paris Başkonsolosluğunun internet sitesinde ihtilaf konusu bilgileri yayınlamakla davalı tarafın konsolosluk görevleri içinde hareket edip etmediğini belirlemek gerekmektedir. Davacı tarafın, davalının salt kişisel sorumluluğunu aradığını ve davalıya iletilen tebligatta davalının Başkonsolos sıfatının belirtilmemesine özen gösterildiğini ifade etmesi durumu bile  yukarıdaki soruya önceden yanıt vermeye imkan tanımamaktadır.
Sözleşmenin 5. maddesi konsolosluk görevlerini tanımlamakta ve bu görevlerin şunları ihtiva ettiğini belirtmektedir:
a) Devletler hukukunca kabul edilen sınırlar çerçevesinde gönderen devletin ve bu devletin uyruğu bulunan gerçek ve tüzel kişilerin çıkarlarını kabul eden Devlette korumak.
b)Bu sözleşme hükümleri çerçevesinde gönderen Devlet ile kabul eden Devlet arasında ticari, ekonomik, kültürel ve bilimsel ilişkilerin gelişmesini kolaylaştırmak ve onlar arasındaki dostluk ilişkilerini teşvik etmek
(...)
m)Gönderen Devlet tarafından bir Konsolosluğa verilen ve kabul eden Devlet kanun ve düzenlemelerinin yasaklamadığı veya bu Devletin karşı çıkmadığı veya gönderen Devletle kabul eden Devlet arasında yürürlükte bulunan uluslararası anlaşmalarda belirtilen bütün diğer görevleri yapmak
CDCA  ve Aydın SEZGİN ihtilaf konusu belgelerin ermeni soykırımı konusunda  Türk Devletinin (sözleşme anlamında gönderen devlet)  resmi görüşünü yansıttığı hususunda hemfikirdirler.          
Bir devletin resmi görüşlerinin yayınlanması,   gönderen devletin özel hukuktan doğan çıkarları ve vatandaşlarının çıkarlarının korunması veya  iki ülke arasında ekonomik ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesine katkı sağlamadığı sürece, Sözleşmenin 5. maddesinin a ve b maddelerinde zikredilen görevlerden farklı olarak siyasi ve diplomatik bir işleve tekabül etmektedir.

Bununla birlikte, konsolosluk görevlerinin  tanımının “zaman içinde” değişerek konsolosluklara, gönderen devletin siyasi çıkarlarının temsilcileri olma ve gönderen devletin yurttaşları ve daha genel olarak kabul eden devletin kamuoyu nezdinde gönderen devletin resmi görüşlerini yansıtma yönünde bir işlev yüklediği davacı  tarafından inkar edilmemektedir.
Bu şartlar altında,   Aydın Sezgin’in ihtilaf konusu bilgileri yayınlayarak Türk devletinin telepleri doğrultusunda hareket ettiği hususuna ciddi şekilde itiraz edilmediği sürece  (davacı taraf her ne kadar son yazılarında Başkonsolosun Ankara’nın talimatları doğrultusunda hareket ettiğini kabul etmese de “ internet ağının gelişmesinin  resmi siteleri vasıtasıyla kamuoyunu yanlış bilgilendirmek  açısından Türkiye için bir fırsat teşkil ettiğini” ifade etmektedir) davalıya isnat olunan suç konusu  fiillerin Viyana Sözleşmesinin 5. maddesinin m paragrafına uygun şekilde yerine getirildiğini kabul etmek gerekir.
Sözleşmenin 5. maddesinde sıralanan  diğer konsolosluk görevlerinin tersine bu maddenin son paragrafında zikredilen görevler kabul eden devletin kanun ve düzenlemeleri ile yasaklanmamış olmalı ya da en azından kabul eden Devlet tarafından bu görevlere itiraz edilmemelidir.
Aydın SEZGİN,  gönderen Devletin resmi görüşlerini yayınlama işlevinin sözkonusu görüşlerin içeriği ne olursa olsun Fransız kanun ve düzenlemeleri ile yasaklanmadığını ve bu duruma  ciddi şekilde itiraz edilmediğini haklı olarak ileri sürmektedir. Herhalukarda,  Türkiye Başkonsolosluğunun internet sitesi vasıtasıyla herhangi bir konuda hükümetinin görüşlerini yansıtmasına  Fransız makamlarının  bir  şekilde karşı çıktığı hususu hiçbir şekilde iddia edilmemektedir. (24.09.2004 tarihli telgrafımız)
Bu şartlarda Fransız hukuk sistemi tarafından yasaklanmaması gerekenler Türk devletinin resmi görüşleri değildir: Türk resmi görüşleri hakkında Fransız kamuoyunun bilgilendirilmesi  Fransa’da Türk devletinin konsolusluk makamlarına yasaklanmadığı sürece   internet sitesi üzerinde yayınlanan ifadelerin içeriğinin ne olduğu önemli değildir.
Esasen Fransız  yasama yürütme ve yargı organları Fransa’ya akredite edilen bir Türk diplomatının içeriği ne olursa olsun  hükümetinin görüşlerini yansıtmasına engel olamaz, bu organlar, makamlar , Türk konsolosluk görevlisinin de , temsil ettiği ülkenin resmi görüşleri konusunda kamuoyunu bilgilendirmesi kabul edildiği sürece bu görüşlerin içeriği konusunda hüküm veremezler.
Bu şartlarda, Türkiye’nin Paris Başkonsolosu Aydın SEZGİN   Başkonsolosluğun internet sitesinde ihtilaf konusu bilgileri yayınlarken Viyana Sözleşmesinin  konsolosluk görevleri dahilinde hareket eden konsolosluk görevlilerine tanıdığı bağışıklıktan faydalandığını  haklı olarak ileri sürmektedir.
Bundan dolayı davanın kabule şayan olmamasına dair talepler tabul edilmelidir. CDCA  tarafından davalıya yöneltilen talepler reddedilmiştir.
FRANCE TELECOM’A yöneltilen talepler üzerine
Davacı taraf açısından suç teşkil eden fiiller iki kanun metni ışığında incelenmelidir.
İletişim hürriyetine ilişkin 30 Eylül 1986 tarihli yasanın 43-8. maddesi ve 21 Haziran 2004 tarihli  Bilişim Ekonomisine Güven  Kanunu.
Bu metinlerin nasıl yorumlanacağı 10 Haziran 2004 tarihli Anayasa Mahkemesi  kararında belirtilmektedir.
Bu karara  göre  ilgili kanun maddelerinin,  üçüncü taraf tarafından kanuna aykırılığı ileri sürülen bilgiyi yayından kaldırmayan taşıyıcıya sorumluluk yüklemesi,  ancak bu bilginin açıkca kanuna aykırı olması ya da hakimin bu bilginin yayından kaldırılmasına karar verdiği   durumlarda mümkün olmaktadır.
İhtilaf konusu belgelerin yayından kaldırılmasına yönelik bir yargı kararının olmadığı tartışılmamaktadır.
“Ermeni iddiaları ve tarihi gerçekler” başlıklı sayfaların içeriğinin açıkça hukuka aykırı bir nitelik taşıyıp taşımadığına karar vermek ise Mahkemeye düşmektedir.
Bu muhtevanın  niteliği  esasen taraflarca gerçek bir tartışma konusu  yapılmamaktadır. CDCA ihtilaf konusu bilgilerin 1915 tarihli ermeni soykırımını reddettiğini ileri sürmekte, Aydın Sezgin bu savı tartışma konusu yapmadan  bu bilgilerin  1881 tarihli basın özgürlüğüne ilişkin  yasanın ilgili hükümlerine göre   yaptırıma tabi tutulmasını icab edecek bir bölüm içermediğini savunmaktadır.   Mahkeme  suçlanan belgelerin tamamını inceledikten sonra bu iki tahlile de katılmaktadır, bu meyanda özellikle de savunmanın ermeni soykırımının inkarının 8 Ağustos 1945 tarihli Londra Anlaşmasına ek uluslararası askeri mahkeme statüsünün 6. maddesinde tanımlanan  ve sadece insanlığa karşı işlenen suçların inkarını cezalandıran 1881 tarihli yasanın mükerrer 24. maddesinde maddesinde öngörülmediğinin tartışma götürmez olduğu hususuna iştirak etmektedir. 
İhtilaf konusu bilgilerin hukuka açıkca aykırı niteliği Ceza Yasasının ihlalinin bir sonucu olmadığına göre, bu durum ancak pozitif hukukun sarih ve ikirciksiz olan bir hükmüne kasten uymamanın bir neticesi olabilir.
Davacı tarafından atıfta bulunulan ve insan onuruna saygı ilkesini öne süren çeşitli iç ve uluslararası hukuk kuralları,  ermeni soykırımının inkarı  sözkonusu kuralları  açıkca ihlal ettiği  sonucuna varılamayacağından (21 Haziran 2004 tarihli kanun maddeleri kesin şekilde işaret ettiği üzere) burada değerlendirilmeye alınamaz.
Dava dilekçesinde zaten açıkca zikredilmeyen  ve 9 Aralık 1948 tarihinde BM Genel Kurulunca  kabul edilen soykırımın önlenmesi ve cezalandırılması sözleşmesinin  hükümleri ve    Ceza Kanunun  211-1 maddesi ne ermeni soykırımını ne de ermeni soykırımının inkarının  cezalandırılmasını öngörmektedir.
 
18 Haziran 1987 tarihinde  Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen ve “1915-1917 yıllarında  Osmanlı toprakları üzerinde yaşayan ermenilere karşı cereyan eden trajik olayların sözleşme bağlamında soykırım teşkil ettiği” ve  “Türk hükümetinin ermeni soykırımını  reddetmesinin Türkiye’nin Avrupa Birliğine girişinin önünde engel teşkil ettiği yönündeki “ “ermeni soykırımına siyasi çözüm” başlıklı karar her türlü normatif değerden yoksundur.
Davacı tarafın, tek bir maddesi ile “Fransa’nın 1915 tarihli ermeni soykırımını tanıdığına ilişkin” 29 Ocak 2001 tarihli yasanın, ihtilaf konusu bilgilerin yayınlanmasıyla açıkca ihlal edilmiş olan bir pozitif hukuk  kuralı teşkil ettiğini ileri sürmesi de  yanlıştır.
Bu kanun   açıkca ermeni soykırımı ile ilgili   ve bu nedenle Paris Başkonsolosluğunun internet sitesi taşıyıcısının bilmesi gereken bir metin olsa bile Mahkeme, bu kanunun şahıslara hiçbir yükümlülük getirmediğini ve sadece biçimsel(solonnel)( bu tarihi olay üzerinde Fransız yasama organınca kanun şeklinde kabul edildiğinden dolayı) bir resmi tutum niteliği taşıdığını ortaya koymaktadır.
Bu kanun, özellikle, 1881 tarihli yasanın 24. maddesi kapsamına giren insanlığa karşı işlenen suçlarda olduğu gibi    ermeni soykırımının inkarını cezalandırmayı öngörmemiştir.  Ulusal Meclisin 29 Mayıs 1998 tarihli 1. oturumuna ilişkin resmi tutanak (2001 tarihli yasaya  açıkca benzer bir başka yasanın tartışılması sırasında) –özellikle de Roland Blum ve Guy Hermier’nin konuşmaları- ve milletvekili François Rochebloine’ın Meclis Dışilişkiler Komisyonu adına hazırladığı raporun incelenmesinden böyle bir cezalandırma olasılığının bilinçli olarak bertaraf edildiği  ortaya çıkmaktadır.
Bu şartlar altında internet sitesi taşıyıcısı  29 Ocak 2001 tarihli yasaya dayanarak,  bu  kanun zaten şahıslara  hiçbir yükümlülük getirmediğinden, bir yabancı devlete ise   haydi haydi yükümlülük getirmediğinden  Paris Başkonsolosluğunun internet sitesinde yeralan belgelerin açıkca kanuna aykırı olduğunu değerlendiremezdi.
Böylelikle davacı tarafından atıfta bulunulan hükümler bağlamında , davalı taraf ihtilaf konusu bilgilerin yayından kaldırılması veya erişiminin engellenmesini teminen davacı taraf kendisi  ile temasa geçer geçmez seri hareket etmemekle hiç bir suç işlememiştir.
CDCA tarafından France Telecom şirketine yöneltilen talepler reddedilmektedir.
Davalıların,  mahkeme masrafları dışındaki   masrafların karşılanması yönündeki talepleri reddolunmaktadır.
Bu gerekçelerle,
Mahkeme  halka açık, ilk dereceli,  vicahi yapılan  yargılama sonucunda
24 Nisan 1963 tarihli Viyana Sözleşmesinde tanımlanmış konsolosluk bağışıklıklarına dayanan davanın kabule şayan olamayacağı yönündeki talepleri kabul eder.
Aydın Sezgin aleyhindeki talepleri kabul edilemez bulur.
CDCA’nın France TELECOM (Wanadoo) şirketi aleyhine  yönelttiği talepleri reddeder.
Aydın Sezginve FRANCE TELECOM’un yeni medeni usul hukukunun 700. maddesi bağlamında yaptıkları talepleri reddeder.
CDCA’yı mahkeme masraflarını ödemeye mahkum eder.
15 kasım 2004             

Alıntı Adresi: Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder